Yalnızlığın ömür mü ki boyu ?
23 Temmuz 2023 Pazar
Aktep ile Yelkovan
Akrep ile yelkovan günde kaç kere buluşur?
İki insan elele günde kaç kere tutuşur?
Peki hiç akrep olmak ister mi insan
Ya da akreple buluşacak bir yelkovan,
Sıradan bir günde yirmi iki
Yirmi iki kere buluşup
Yirmi iki kere öpüşür mü insan?
Keşke sen yelkovan olsan ben akrep
Keşke sen akrep olsan,
Bende yelkovan…
korkutan Sevgi
Aklımın olmadığı bir gecede yalınayak ve yarım yamalak dolaşarak geçen onca saat
ve bütün sokak lambalarını titreten bir kadının hızlı adımlarıyla yükselen hayal gücün kadar müzikal bir topuk sesi.
Aniden ensende hissettiğin bir sokak köpeğinin hırıltılı nefesiyle sanki şu an koşarsan peşinden gelecekmiş hissi!
Ne kadar zor,
seni sevmek ve korkmamak…
22 Temmuz 2023 Cumartesi
şiir
Aşk yaşayacağın bir adam (mıyım) (Hayır) değilim,
(Sevgilim) sana en fazla yapabileceğim,
Her gece bir şiirle kapına gelirim
var mıyız?
Anlamlı anlamsız, sevgili sevgisiz,
Mutlu ve mutsuz hepsine var mısın?
Anlamlı anlamsız, sevgili sevgisiz,
Mutlu ve mutsuz hepsine var mısın?
Gece gündüz, eğri ya da düz
Upuzun bir yola benle çıkar mısın?
Bir gün
Benim seni sevdiğim kadar güzel, Özlediğim kadar özelsin.
Bir gün seni sevmezsem ve özlemezsem
İnan ki bir boka benzemezsin!
Haciz
Ben, sen, yangın ve akşamında sessiz bir Kasım
Yalın bir iç çekiş gibi sürerken bu sersefil yazgım
Sana doğururken beni gece sormadan, etmeden mecburiyet edercesine delice benliğime
Dudaklarına haciz koyasım gelir,
Öpmesin diye başka kimse !
güzellik
Şairin dediği gibi;
“Güzelsin ama yakından”
Canım çok acıyor sevgilim?
Kahretsin ki sen!
Uzaktan, daha da güzelsin.
Şairin dediği gibi;
“Güzelsin ama yakından”
Sevgilim bilir misin?
Uzaktan, daha da güzelsin.
Konuşma
Konuştuğun zaman yüzyıllık bir yalnızlık olur içimdeki düşünür,
örs örselenir çekiç vurulur üzengi üzülür,
Kuytu köşede oynamakta olan bir çocuğun boynu bükülür. Güneşe yüzünü dönmüş bir ayçiçeği kendi tarlasında yalnızlığını düşünür !
Düşündükçe içinden çıkılamayan
ve büyüyen bu yokluk
Şerefine konuşulan bir masada son kadehi yudumlayıp hesap sonrası yuvarlanan bir yolluk gibi sonlanıp kaybolurken,
geride sadece çok ince bir sızı bırakır geceye…
Geceleyin yıldızlar gerçekten yıldız mıdır?
Yoksa sadece başkalarının ışığını mı yansıtır?
Peki bu yansıma olası bir yanılsama mıdır?
Yanılgıyla yanılmanın arasında gidip gelinen
kelime dağarcığıma SIĞmayan,
Yatağından taşan bir nehir gibi
Sağını ve solunu yırtarak ve çağlayarak coşan bir sel gibi
Bendini ve bedenimi parçalayan
Açtığı yaralara aldırmadan sürekli yenilerini dağlayan senin sesin mi yoksa kulağımda çınlayan!
Hiç bir yarayı iyileştiremedim ben biliyor musun kabuğunu koparmadan
Sence hep mi izleri kalır insanda
ya da geçer mi ki sonradan
Aslında bir harmanım ben bu akşam
Yoksunluk ile yoksulluğun benzerliği kadar,
Ve nasıl bir paradokstur ki bu yoksunlukta ve yoksullukta da hep mi sonunda sana çıkar bütün metaforlar.
20 Temmuz 2023 Perşembe
SIZI
pınarlarımdan süzülen ince ince damlalar, yüzümde eski bir hikaye olur dilden dile dolaşır, herkes bilemez ne olduğunuda anlamaz, aramızda sadece inceden bir sızı kalır, sen ağlarsın ben susarım, sen susarsın ben ağlarım, gözyaşlarım kayboldu, sesin kayboldu, ya sen sustun ya da ben duyamaz oldum, ya sen gittin ya da ben göremez oldum.
Kırgın Zaman
Her varoluş kendini besler ütopik aforizmaların etkisiyle
Bazen bir derdine derman bulamazken insan,
felsefenin kıyısından geçerken okuduğu şiirlerle şair oluverir.
Ateşinde dövülen demir gibi yüksek perdeden bir TIN sesiyle demini bulurken
güneşin kavurduğu dudaklarının çatlamış kabuklarıyla suya hasret bir karahindiba misali uçuşurda uçuşur yusufçuğu kıskandırarak.
Her bir zerre kadar hücrelerinde nemli hissiyatların suya bıraktığı bir iz miyiz? Yoksa dermanı yarda olan bu sorunlu ruh halinin çam kokulu bulanık suyunda dolaşan bir ses miyiz sence biz ?
Ateşböceği misali ışık saçarak yılını doldurmuş bir gezegen,
zamanı geçmiş dalında olgunlaşan bir üzüm gibi ezilmeyi beklerken kaderinde
sıcacık bir kadın ayağıyla suyunu çıkarırken üzümünün,
çekirdeğinin ezilmesiyle bir ÇIĞ oluverir bütün düşüncelerim.
Tarifi zor serzenişlerin nesnelliğinde soyutlaşmış bir ruh hali ve
Serseriliğinde bir sır gibi saklanan ve sana olan o çocuksu, o şımarık o yorgun ve argın bekleyişlerle son bulan Kasım gecesini andıran yüzün ve Temmuzun sıcağında soğuktan buruşan ellerimin hissizliği ile dokunmaya korktuğum tenindeki ayıp düşüncelerimde saklı, kalan o son gülüşün.
Üzerinde çiçekli elbisenle kapıyı açtığın halin, boynundaki yonca ve dudaklarının pembeliği,
Gözlerindeki siyahlık ve ellerinin inceliği…
Saçlarının omuzlarına süzülmesi ve incecik belin, tarihin en görkemli
Yapılarını(köprülerini ?) kıskandıran köprücük kemiğin ve oradan omzuna uzanan yarımcacık hilal,
Seni o halde düşünürken sevgilim kadehteki kıpkırmızı Lâl bile helal!
Konuştuğun zaman örs örselenir çekiç vurulur üzengi üzülür
Kuytu köşede oynamakta olan bir çocuğun boynu bükülür.
Hiç bir yarayı iyileştiremedim ben biliyor musun kabuğunu koparmadan
Sence hep izleri kalır mı insanda
ya da geçer mi ki sonradan
Yakından ve uzaktan her türlü olan güzelliğin,
Beynimin içine mıh gibi kazınan adının ilk ve son üç harfi
Sevgilim; içimde mendireği kırılmış bir limansın şimdi
Ve bütün gemiler sana gelirken olanca yüklerini bana bıraktılar!
Ağırlığınca düşünceler içimde savrulurken
Rüzgara direnen ve en sonunda kaybeden(pes eden) bir dal kadar kırıktılar!
(Sen kırıksın, ben dökük.
Sen yorgunsun, ben argın.)
Bütün yolların aynı yere çıktığı bir metafor gibi
görmeyen, duymayan ve bilmeyen
Duygusuzluğa aç mutsuzlukla beslenen ironik bir varsayım mıyız ?
Bütün kırıntılarıyla hayatın ortasında kalakalmış yabancılaşmış ve nasırlaşmış, eskimiş ve püskümüş yıllanmış bir şarap mıyız ?
Adamsızlığa adanmış bir hayat ve hoyratça geçip gitmiş bir geçmişin iziyle kahrolmak mıdır zaman?
Çokça yaşayıp azca hissedip kırılgan kalpler bırakarak arkanda ki yirmili yaşlar mıdır zaman?
Mutsuzluk hormonunun beyinde bıraktığı iz gibi
Dilimden dökülüp dudaklarına yapışan bir söz gibi
Nazım gibi birbirine kenetlenmiş harfler birlikteliğiyle usturuplu kelimelerin anlamsallaşması, birbirine yansıması ve varoluşun o eşsiz paradigmasında zamanı arayıp bulamamak,
eşsiz bir baş ağrısı gibi alnının orta yerinde çivi gibi hissetmek
Ve hissederken azıcıkta hüzünlenmek midir zaman?
kuantum kuramını bulan mıdır?
Yoksa Kum saatini kullanan mıdır zamanın sahibi ?
Bütün teorileri ve kuramları kullanan
Bütün formülleri açık edip sonuca bir türlü ulaşamayan
Başından sonundan başlayıp
Bütün yolları kullanıp her nedense hep ortasında son bulan sen, sağlaması bile yapılmadan tek bir sonuca dahi emin olamayan ben, bütün işlemler doğru dahi olsa hep ama hep bu işte bir yalnızlık var sonucuna ulaşan biz…
Şu bir türlü hapsolamadığımız suya dalıp gitsek mi artık biz?
Ötekileşmiş bir bedende başkalarıyla sevişsek mi artık?
Ötekilerin bu tarafında bir kere bile bir araya gelemeden tuzlu dudaklarımızı kurutalım mı artık?
Öyle böyle değil, onla bunla demeden unutayım mı artık?
Örselenmiş ve çekiçlenmiş kızgın bir demir gibi kırgınım şimdi sana !
Ve kırgınım sana sevgilim, canın her istediğinde bana egonu sevdirdiğin,
Canın istediğinde özlediğin ve sadece canın istediğinde aklında olduğum için.
Sana şimdi çok kırgınım sevgilim !
Bu adamı anlayamadığın ve yanılsanmış düşünceleriyle baş başa bıraktığın için.
Seni suya hapsetmeye çalışırken
Beni suya hasret bıraktığın için
Sana çok kırgınım sevgilim!
Kırgınım Çok…
17 Temmuz 2023 Pazartesi
AŞKizofren
Şizofrenik bir aşk mı bu
Söylenen ama söylenmeyen ne varsa
Aralık kalmış ne kadar temmuz akşamı kaldıysa yarım ve yarın
Burnumun direğini sızlatan sesin
Ve koynuna dudaklarımın değdiği tuzun
Sen miydin ? Değil miydin ?
Bir de o bacakların vardı sevgilim
Bembeyaz ve pürüzsüzdün
Dokunmaya bile korkardım
çünkü ürkek ve kusursuzdun
Evet yakından çok güzelsin
Ama biliyor musun
Uzaktan daha da güzeldin
Ve artık giderek uzaklaşıyorsun,
Ve artık giderek başkalaşıyorsun
Çok eski bir sandalsın
Uzak ile yakınımın arafında
Su alıyorsun, suya hapsoluyorsun
Biriktirdiğim bütün kelimeleri yitiriyorum
Seni de bu şiiride artık bitiriyorum
HoşKal !
16 Temmuz 2023 Pazar
Üzgün
Üzgünsün,
Çok şey yazmak, çok az şey
söylemek isterken
beceremiyorsun, yapamıyorsun
Ne kadar üzgünsün,
Dağ kadar mı?
Yonca yaprağı mı?
Yoksa kırık dökük müsün ?
Kırık mı? Dökük mü?
Hangisi daha çok
Kaç defa kırıldın dalından
Kaç defa döküldün
Kıpkırmızı bir karafın ucundan
Kırılmak mı dökülmek mi
Hangisi daha çok canını acıtan
Yoksa sürekli iş ve güç bir hayatı yaşamak mı zor olan
iş mi? Güç mü?
Düşünmek mi? düşünülmek mi?
İkisine de hazır olmamak mı yoksa
Söylediğimden bunları anlamak?
Hepsinden daha zoruda
Sana kendimi anlatamamak!
Kırık,
Dökük.
Yonca..
Üzgünüm,
Üzgünsün…
15 Temmuz 2023 Cumartesi
Peki
Cemal Süreyya ne güzel söylemiş;
“Güzelsin Sevgilim,
Ama çok yakından”
Peki;
Canım acıtan nedir sevgilim bilir misin?
Kahretsin ki sen,
Uzaktan da çok güzelsin!
Kabuk
Hani kabuğunu kaldırırsın ya sürekli,
İyileşmeye yüz tutmuş bir yara vardır.
Kanar her defasında
Yanar için her dokunduğunda
Ne kadar iyileşse de oradadır bilirsin
Elini her attığında bir kabuk hissedersin
Sonra hep kanar.
Kan İçine akar
Aktıkça içine içine dolar
Sonra bir temmuz akşamı
Ağustos geliverir ve iyileştiriverir
Derken Eylül ve Ekim.
Bir bakmışsın Kasım !
Daha Aralık demeden
Kasımda aklına geliverir Dem!
Çırılçıplak ve yalınayak
Kelimeler ortada kalıverir.
Susarsın, o susar, susarsınız
Bir bardak suya dalıp gidersiniz…